ekşi sözlük

  • hâlâ sansür uygulayarak, keyfi biçimde entry silerek bir şeyleri gizleyebileceğini düşünen yöneticiler varsa, kendilerine bir anımsatmada bulunmak istiyorum;

    https://twitter.com/…ssey/status/681030844115501058

    25 aralık 2015 regus ofis rezaleti başlığını açan querrery'nin silinen entry'sine dair istatistik sonuçları bu. keyfi olarak silinen entry'nin ekran görüntüsünü aynı gece twitter hesabımda, ilk entry'nin metnini de blog sayfamda paylaştım. 38 saatin sonunda ulaşılan sayılar;

    tweet'in görüntülenme sayısı 28.256, toplam etkileşim sayısı 7.008
    blog yazısının görüntülenme sayısı 8625

    inanmayan falan olur diye yukarıdaki linkte istatistik sonuçlarının ekran görüntüsünü paylaştım. şu entry'i yazdığım an itibariyle blog sayfamda 43 kişi o yazıyı okuyor. facebook'ta epey paylaşılmış o yazı, trafik kaynaklarından öyle görünüyor.

    twitter hesabımı takip edenler arasında gazeteciler de var -ki sanatçıları, diğer ünlüleri vs saymayalım hadi. ne oldu? ekşi sözlük entry'i sansürledi. sansür sözcüğünü özellikle kullanıyorum, çünkü querrery'nin paylaştığı ekran görüntüsüne göre entry "hatalı" olarak silinmiş ve tekrar canlandırılacakmış.
    ekran görüntüsü: http://hizliresimyukle.com/image/tyh
    kaynak entry: (bkz: #57228956)

    artık bir şeyin anlaşılması lazım; sözlükte sansür uygulamak, istenmeyen sesleri kesmek vs eskiden gerçekten hem kolay, hem de mümkündü. sözlükten bir kez uçurulan yazarın tekrar sözlüğe geri gelmesi 1-2 yıl sürerdi, diğer sosyal medya araçları bu kadar yaygın değildi ve yazarlar arasında bu kadar gelişmiş bir iletişim yoktu. oysa şimdi çoklu hesap kullanımının da serbest olmasının avantajı var, sözlük hesabına ulaşmak çok kolay. şimdi uçurulsam, 10 dakika sonra farklı bir nick'le yazabilirim örneğin. üstelik de artan yazar sayısıyla beraber sözlükte çok daha büyük tepkiler oluşuyor bu tür durumlarda.

    sözlük yöneticileri çeşitli nedenlerle (genelde arkadaş kayırma amaçlı oluyor bu) entry sildiklerinde, daha büyük tepkiyle karşılaşıyorlar. en klasik ama en önemli örnek webrazzi olayı. siteyi eleştiren entry'nin sahibi, sözlükte pek de tanınmayan, pek takip edilmeyen biriydi hatırladığım kadarıyla ve eğer o entry silinmesiydi, okuyan sayısı çok çok az olacaktı. arkadaşa kıyak geçmek için entry silme işi, üzerinden 4 sene geçmesine rağmen unutulmayan bir skandala dönüştü. üstelik de tüm bunlar yine burada, sansür uygulayan ekşi sözlük'te, sansürü delerek yapıldı. olayın skandala dönmesini sağlayan bilkentlikizaraniyor'u uçurarak susturmak da işe yaramadı. adam gitti inci sözlük'te yazdı aynı şeyleri ve oradaki entry'si yine burada paylaşıldı.

    hatırlayın yenibiris.com üzerinden dolandırıldığını anlatan yazarı ve entry'sini. o entry debe'ye girince, başlıktaki "yenibiris.com" ibaresi değiştirilmiş ve "iş ilanı" olarak güncellenmişti. ne oldu sonra? ertesi gün debe listesinde bir entry: (bkz: 12 aralık 2014 ekşi sözlük yenibiris.com rezaleti)

    görüldüğü gibi, artık sansürle, susturmaya çalışmakla bir şeylerin önüne geçmek mümkün değil. üstelik bu uygulama, yazarların daha da büyük tepkisine neden oluyor. normalde birbirine selam vermeyecek kadar farklı uçlardaki yazarları bile bir araya getirebilen bir dayanışmaya dönüyor bu sansür sevdası.

    yani burada görülmesini istenmeyen bir şeyin tamamen gizlenebilmesi için, yüzlerce yazarın peş peşe uçurulup deli gibi entry silinmesi lazım. e, bir yerden sonra bununla başa çıkabilmek de mümkün olmuyor. gördük işte regus konusunu. silinen entry, ertesi gün 3 farklı başlıkla debe listesinde yer aldı. üstelik de sözlük tarafından sansür uygulandığını cümle alem gördü. bu daha mı iyi? sözlük'ün imajı açısından daha mı olumlu, daha mı hoş?

    "falanca sitenin sahibi arkadaşım, tanıdığım, müşterim vs... eleştiren entry'i silmezsem ayıp olur" diye düşünen yöneticiler varsa, kendilerine bir öneride bulunayım: arkadaşlarınıza, müşterilerinize vs deyin ki; "biz o entry'i oradan silersek, bu kez yazarların daha büyük tepkisini çeker ve konunun üzerine daha çok gidilir. dört sene önce webrazzi başlığındaki entry'i silmeseydik kimse hatırlamıyor olacaktı bugün; ama sildik diye hem her olayda önümüze konuyor, hem de webrazzi'ye yönelik büyük bir antipati oluşturduk." zaten siz bunu söyleyince, aklı başında olan firma sahibi size yalvarır "aman kardeşim, hiç dokunma, kalsın öyle" diyerek.

    yazarlarınızı sözlük'e küstürmenin, onları soğutmanın size hiçbir yararı yok. "nasıl olsa binlercesi var, bir o kadarı da sırada bekliyor" diye düşünüyorsanız, bunun doğru bir bakış olmadığını söyleyeyim. her durumda bir kişi eksik olmanız neyse de, mevcutların bir kısmının durumu ortada, sırada bekleyenlerin entry'lerini de "çaylaklar" kanalından görebiliyoruz. daha kötüsü şu; yarın sözlük herhangi bir siyasi baskı ve sansürle karşılaşırsa, yanlarında yürüyecek bir tek yazar bulamayabilir sözlük yöneticileri. özellikle bunun üzerinde düşünmek gerek.

    velhasıl; şu sansür merakından vazgeçilse iyi olacak. ben entry'i yazıp bitirene kadar;

    blog görüntüleme: 8.782
    tweet görüntüleme: 28.492 - etkileşim: 7.042

    birkaç saat sonra:

    blog görüntüleme: 10.059 (hâlâ da deli gibi trafik alıyor)
    tweet görüntüleme: 30.739 - etkileşim: 7.300

    ekleme: adaletsizliğin, çifte standardın dibine vurulmuş ayrıca: (bkz: #57281189)

  • alarmımı yanlış kurmam sonucu işe gitmeyeceğim bu cumartesi günü erken kalktım. fakat ilginç bir şekilde hafta içi yataktan sürünerek çıkan ben gayet zindeydim.

    yataktan çıkmadan azcık qeyf yapayım dedim. telefonu aldım elime, sözlüğe girdim. açtım dünün en beğenilen entrylerini, şöyle bi göz gezdirdim. bir başlık dikkatimi çekti; kocasını iki farklı adamla aldatan kadın. dün de baya yazıldığını görmüştüm bu başlığa hatta, tıkladım ve cumartesi sabah belki de hayatımda bu kadar zinde uyanmışken lanet ettim her şeye.

    (bkz: #57226054)

    --- spoiler ---

    bu bir hastalıktır.
    samimiyetimle söylüorum yarrağa doyamadığından yapmıştır kadın bunları, oyle çok mutsuz olduğundan falan değil.

    --- spoiler ---

    dünün en beğenilen 10.entrysi olmuş bu ekşi sözlük'te. ve baktığım saatte tam 101 kişi bunu favorilemişti. ben burada ku klux klan ayin yapıyormuş gibi ırkçılık da gördüm, bizim bekir abinin kahvesinde maç izleyen dayılardan daha sığ futbol yorumları da okudum, yalan yanlış bi sürü bilgi de okudum. fakat bu kadar iğrencini, bu kadar sığını, bu kadar kahvehane ağzını ilk kez görüyorum. bu zamana kadar hep herkes, istediğini yazabilir fikrini savundum, karışmayı kendime hak görmedim ama bu ne ya? allah sizi kahretsin bu ne ya?

    bu tarz haberlerin yapılış amacı da ulaşmak istediği kitle de bu aslında. "yarrağa doyamadığından yapmıştır." bak bir de samimiyetiyle söylüyor. kendinden o kadar emin ki kurduğu cümlenin üzerinden etrafa saçılan pisliği görmüyor bile. bu cinsiyetçilik bile değil. bunun adı yok gerçekten. dün ssg'ye tivıtırdan sormuştum bu entrynin kepsiyle. ama bunun dün yazılan entryler içinde en beğenilen 10.entry olabileceğini gerçekten düşünmemiştim. şimdi tekrar soruyorum ssg veya kanzuk bey türkiye'nin en çok tıklanan bilmem kaçıncı sitesinin yaratıcısı ve şimdiki sahibi olarak bugün burayı ziyaret edecek yüzbinlerce kişinin "samimiyetimle söylüyorum yarrağa doyamayan kadındır" cümlesini okuyacak olması hakkında ne düşünüyorsunuz?

    evet ben de öyle düşünüyordum zaten. bu kesinlikle bi hastalık. reklama, paraya doyamadığınızdan yapıyorsunuz hep bunları.

  • iki seferdir debeye giren yazılarıma sansür uygulayan anonim şirketi.

    17.12.2015 tarihinde debeye giren şu yazım: (bkz: #57005576)
    bugün 19.12.2015 tarihinde debe'ye giren şu yazım: (bkz: #57052685)

    ikisi de debe listesinden çıkarıldı. bugün debeye giren entry 43. sırada olmasına rağmen şu anda 43. sırayı bir sonraki entry doldurmuş ve toplam 50 adet olması gereken debe entry sayısı da 48'de bitiyor benimle birlikte bir kişiye daha sansür uygulanmış sanırım.

    bugün profil sayfamda görünüyor entry'nin debe de olduğu:https://eksisozluk.com/biri/skocax
    bu entry'i daha sonra okuyacaklar için de caps aldım.. şurada en alt solda: http://i.hizliresim.com/j19j5m.png

    elbette yazdıklarımı daha fazla kişi okusun isterim. elbette debeye giren yazım orada kalsın isterim. bu topraklarda doğmuş biri olarak bir idealizm güttüğümden de daha önce bahsetmiştim zaten (bkz: türk idealizmi/@skocax). sansür uygulandığı için gelip buraya bildiriyorum. insanların bilmeye hakkı var. neden sansür uygulandığını anlamış değilim. sanırım mezhep savaşı çıkarmamdan korkuluyor. ya da ekşisözlük üzerinde mezheplere dair siyasi ya da hukuki bir baskı mı var? ehli sünnete laf edenleri debe'ye sokmayın talimatı mı geldi?

    arkadaşlar ben islam eleştirmeniyim. islam gayet de eleştirilebilir bir şeydir. islam dini mensupları %80 civarında ehli sünnet mezhebinden olduğu için benim ehli sünneti eleştirmemden daha doğal bir şey olamaz. kaldı ki ben kendim ehli sünnetten mürted bir adamım. alevilik ya da başka bir mezhepten doğmadım. bunu yazılarımdan anlayabilirsiniz. aleviliği eleştirmiyorum zira alevilikte fıkıh denilen ve içinde ehli sünnet olmayanları ve hatta müslüman olmayanları da etkilemesi gerektiği yazılı bir takım 10. yüzyıl yasaları yok. alevilikte saçma bir şeyler varsa onlarla da ilgilenmiyorum zaten. çünkü islam alevilik üzerinden eleştirilmez zira alevi nüfusu islam aleminin kayda değer bir muhtevasını oluşturmuyor. şiiliği de eleştiriyorum diğer yolları da ama en çok da ehli sünneti/sünniliği eleştiriyorum zira ben bu inanç türünün içine doğdum eğitimini aldım en iyi bu mezhebi biliyorum.

    anonim takılan biriyim. meşhur olmak gibi bir talebim yok. bu işlerden para kazanmak, blog açmak vs. gibi bir derdim de yok. mütevazi yaşayan bir adamım. böyle de kalmasını istiyorum. sadece türkiye'de aklı başında herkes gibi benim de içimde bir öfke birikiyor ve içimde biriken öfkeyi burada açığa vuruyorum. birileri okuyunca da memnun ediyor bu beni. başka da bir derdim yok.

    bu sözlükte çok daha sert ateist tavırlarla yazı yazanlar da var daha önce benim de yazdığım yazılar var bu şekilde ve ben neden ehli sünnet fıkhını eleştirdim diye iki seferdir sansürleniyorum anlamış değilim. bu eleştiriyi yaparken deve sidiği içmeye aptallık demeyeyim mi? ne yapayım? bu yüzden mi sansürleniyorum?

  • bence sözlükteki asıl sorun meme caps'inin paylaşılması, çok beğenilmesi, debe'ye girmesi, an itibariyle 3.200 fav alması falan değil. zaten yazar alımı yapılırken "bu meme caps'i fav'lar, bu fav'lamaz" gibi kıstaslar bulunmuyor. buradaki asıl sorun, yöneticilerin adaletsizliği, çifte standardı ve tamamen erkek bakışından kaynaklanan hastalıklı düşünce yapısı.

    sözlükte erkek yazar olarak kadın memesi, amı, götü paylaşabilirsiniz, bunda hiçbir sorun yok. ancak kadın yazar olarak erkek götü paylaşmak, uçurulma sebebi. örnek için (bkz: sinefilozof)

    bu kadın yazar, sözlükte erkek götü paylaştığı için uçuruldu. evet, bu kadar basit.

    bugün debe'ye giren (sonra debe list'ten kaldırılan) entry'deki pornografik görüntüler (evet, bugün baktım) yoktu sinefilozof'un paylaşımlarında. sadece poponun fotoğrafı vardı. ve ekşi sözlük yöneticileri, yani her türlü kadın memesi, amı, götü vs paylaşımlarına izin veren, en fazla debe listesinden kaldıran ekşi sözlüğün yöneticileri, bu erkek poposu paylaşımlarından ötürü o kadın yazarı uçurdu!

    bu gerekçeyle uçurulmuş bir tane erkek yazar yok şu sözlükte.

    bu zihniyet, bu çifte standart, bu adaletsizlik, sorunlu bir zihniyetin göstergesi değilse nedir?

    erkek yazarların uçurulmasını değil, ama çok daha basit bir şey yaptığı için uçurulan sinefilozof'un yazarlığının tekrar aktif hale getirilmesi gerektiğini düşünüyorum. en azından bu ayıbı üzerlerinden atmış olur sözlük yöneticileri.

  • 2000'den beri okur, 2004'den beri yazarım. 15 sene, devam eden dönüşümünü gözlemlemek için yeterli galiba. çöp kutusuna attıklarım ile birlikte 8-10 bin entri girmişimdir buraya. karakter bazında bakıldığında 2-3 doktora tezi kadar yapar he. lisansta ödev hazırlarken, ödevim olan konulara dair, kitap başlıklarından kesin bir yorum ya da fikir edinirdim burada. zihnimi açardı o entryler. zaten yazar olduktan sonra ekseriyetle öyle kullandım ben de sözlüğü. hala okuyup 'her yerde bulunmaz bu bilgi' dediğim şeyleri ekliyorum. sonuçta google'da aratılınca hala ilk sonuç burası. arayacak olan burada bulsun, diyorum.

    2006'ya kadar sözlüğün yapısı da böyle devam etti. o vakte kadar, sözlük gerçekten sözlüktü. hala, bir başlığa bilgi almak için bakacağım zaman, 2006'ya kadar yazılmışlara bakarım. ondan sonra da be-gayet sağlam yazarlar çok güzel entryler girdi/giriyor ama evvelden farklıydı. burası ciddi ve hakikateli bir veri tabanıydı. yazarlar bir konuya dair en nitelikli bilgiyi imbikten süzer gibi eklerdi. entrylerin türkçesi lezizdi. tartışma çıkan başlıklarda dahi bir seviye vardı. forum değildi, tartışmada bir evvelki karşıt entry bir tez ve düzgün cümlelerle çürütülmeye çalışılırsı. her cümlenin sonuna amq koymak gibi paçozluklar da yoktu mesela.

    neyse... bazen soğuyorum buradan, aylarca yazmıyorum. sonra dönüp dolaşıp gene geliyorum. sonuçta, aynı zamanda bir nevi not defterim bu site benim. ve bu sabah fark ettim. o halini, 2006'dan evvelki sözlüğü çok özlüyorum ben de.

  • (bkz: 24 eylül 2015 suudi arabistan faciası) başlığını
    (bkz: 24 eylül 2015 mekke şeytan taşlama faciası) başlığına taşıyarak sansürlemiş kıçımın sözlüğü. 300 entry girilmiş başlık sol frame'de görünmüyor*. ki başlığı açan sansüre takılmaması için başlığı ilk şekilde açtığını ifade etmişti.

    bir gayrimüslim ve beşiktaşlı olarak soruyorum, sebebi ney amk ya ne bu sansür merakı? rezilsiniz rezil.

  • cizre olayları hakkında dezenformasyon kaynağı olarak kullanılmıştır. yazarların bir kısmının özellikle algı operasyonu yapmak için, belediye başkanlarının, hdp temsilcilerinin ve eşbaşkanlarının röportajlarını, konuşmalarını nasıl cımbızlayıp başlık açtığını, olmuş olayları nasıl farklı göstermeye çalıştıklarını, ve kişilere nasıl hukuk dışı ithamlarda bulunduklarını örnekleriyle görelim.

    en taze örneği, bugünün debe'sine giren (bkz: üç genç eline silah aldı diye müdahale edilir mi) başlığı. yazar kişisi haberlerde dinlediği selahattin demirtaş'ın beyanında, demirtaş'ın söylemediği ve hatta ima dahi etmediği halde başlıkta ifade edilen ve sözlük yazarlarının (bkz: gerard depardieu'nun vatandaşlıktan çıkması) başlığında gösterilen duruma düşmeleri gibi bir hale sebep olmasına yol açacak şekilde bir başlık açmıştır. oysa ki: (bkz: #54768853) 'de yazıldığı gibi demirtaş '"bizim, halkımız ve türkiye toplumunun işi sadece genç bedenlerin konulduğu tabutları omuzlarında taşımak, ölümün bilançosunu tutmak değildir. bizlerin işi oradan cenazelerin çıkmasını engellemektir. silvan'dan da haberler geliyor; yaşamını yitirenler var, 3 mahallede sokağa çıkma yasağı ilan edilmiş. bu koşullarda seçimi düşünmeyi bir tarafa bırakıp insanların canını kurtarmak dışında hiçbir şey düşünemeyiz. diyalog kapıları sonuna kadar zorlanmalıdır. illa 'kamu düzenini sağlayacağım' diye operasyonel yaklaşım dayatılır ve bunun üzerinden bir siyasi bir politika hayata sokağa geçirilmeye çalışılırsa oradan barış, çözüm çıkmıyor. cizre'de 10 gün boyunca sağa çıkma yasağı ilan ettiler. taradılar, operasyon yaptılar, iletişimi kestiler. insanların su ve ekmeğini kestiler, 120 bin kişilik bir şehri zindana çevirdiler ne oldu? 10'uncu gün gittik cizre'ye. yıkılmış, harabe bir kent, duyguları kırılmış bir halk, ama şu devlete ve hükümete yüzde 1, binde 1 inancı varsa onu da yitirmiş bir halk kalmış geriye. dimdik ayakta, iradesi, acıları ile birlikte bir halk kalmış geride. kim. ne kazandı, e elde edildi. cizre'de, diyarbakır'da bir sorun var. bu sorunun adı; kürt sorunudur. kürtler'in kendi dil, kültür ve tarihi ile kendi topraklarında özgürce yaşama sorunudur. 3 genç eline silahları aldı diye bütün kentleri bombalayarak memleketi suriye'ye çevirerek neyi çözeceksiniz?" demiştir.

    aynı başlığın 4. entrysi (bkz: #54768159)
    34. entrysi (bkz: #54769520)
    42. entrysi (bkz: #54770835)
    47. entrysi (bkz: #54771506)
    73. entrysi (bkz: #54776577)
    82. entrysi (bkz: #54777083)
    83. entrysi (bkz: #54777289)
    92. entrysi (bkz: #54778422)
    93. entrysi (bkz: #54778615) aksini söyleyip, açıklamanın çarpıtıldığını söylese de, yazarların niyet okumaları, kof millyetçilik ve sığ siyasal fikirleri nedeniyle sazan gibi atladıkları yer yer nefret söylemi dahilinde cümleler kurduğu bir başlık haline gelmiştir. sözlük moderasyonuna iletilen başlık değiştirme talebi işleme alınmamıştır.

    bir diğer dezenformasyon çalışması olarak (bkz: berxwedan edin) başlığında görülebilir. yazıldığı günün debe'sine giren entry, berxwedan'ın annesini hpg'nin şehir yapılanması mensubu olarak ilan ediyor, 30'u yazar 63'ü çaylak yazar tarafından favorileniyor. isnat edilen suçun, suçu isnat eden kişi tarafından kanıtlanması ilkesini bir kenara bıraksak bile, hangi istihbarati bilgilere dayanarak bunu söylediği meçhul olan yazar kişisinin bahsi geçen entrysi sözlük moderasyonuna iletilen şikayetlere rağmen halen yerli yerindedir.

    cizre'de öldürülen cemile çağırganın derin dondurucuya konulan ölü bedeninin fotoğrafının filistin'de çekilmiş olduğu söyleyen sabah gazetesi haberini sözlüğe taşıyarak (bkz: cizrede buzdolabındaki cesedin filistinden çıkması) başlığı açıldı. ilk dolaşıma giren fotoğraf cemile'ye aitken, sosyal medyada başka kullanıcılar tarafından başka fotoğrafların yayılmasıyla gelişen hadise, gerçek fotoğrafın bile yalan olduğu maniplasyonuna yola açtı. dopermen'in açtığı (bkz: buzluktaki naaş cizre'de değil filistin'de yalanı) başlığa rağmen ve dezenformasyon yarattığı nedeniyle şikayet edilmesine rağmen başlık düzeltilmedi ya da yazarlar bir yaptırıma uğramadı.

    çok daha vahim sonuçlara yol açan bir başka başlık ise, (bkz: cizre'de türkiye'ye karşı iç savaş yürütüyoruz) başlığı. cizre belediye başkanının görevden alınmasına neden olan ve sözlük dahil sosyal medyada yer alan çarpıtılmış açıklamanın, aslının ne olduğu kimse tarafından dikkate alınmadı.
    başlığın 9. entrysi (bkz: #54633839)
    10. entrysi (bkz: #54633897)
    19. entrysi (bkz: #54634163)
    22. entrysi (bkz: #54634217)
    32. entrysi (bkz: #54634884)
    34. entrysi (bkz: #54635073)
    35. entrysi (bkz: #54635124)
    37. entrysi (bkz: #54635499)
    40. entrysi (bkz: #54635959)
    45. entrysi (bkz: #54638361)
    46. entrysi (bkz: #54658307)
    49. entrysi (bkz: #54666947)
    50. entrysi (bkz: #54667487)
    52. entrysi (bkz: #54692723)
    53. entrysi (bkz: #54692961)
    56. entrysi (bkz: #54703403)
    57. entrysi (bkz: #54726050) olayın aslını anlatmak için çırpınıp durmuştur. ancak nafile. leyla imret' atfedilen, 'cizre'de türkiye'ye karşı iç savaş yürürütüyoruz' başlık ne düzeltilmiş ne de başlığı açan ve dezenformasyona katkıda bulunan yazarlar bir yaptırıma tabi tutulmuştur. sonuç
    (bkz: cizre belediye başkanı'nın görevden alınması)

    trollük amacıyla açılan (bkz: 12 eylül 2015 demirtaş leyla imret ses kaydı) ve (bkz: cizre'de gömülmüş binlerce cesedin bulunması) başlıklarını hiç söylemiyorum bile.

    (bkz: polise suç atmak için kendi grubu yapmış olabilir)
    (bkz: ethem sarısülük'ün türk bayrağını yakması)
    (bkz: berkin elvan taksim'de eylemde vuruldu)
    (bkz: camide içki içme görüntüleri)
    (bkz: sözde kabataş saldırısı) bunları diyenlerden, yayanlardan ve medet umanlardan bir farkı yok burada yapılanların.

    ekleme: (bkz: #54780758)

  • sözlük yönetimindeki yanlılık hakkında basit bir teorim var:

    tabii ki objektif bir yönetim imkansız. keyfi davranmak yerine hukuka bağlı davranmak ancak kısmi bir çözüm, zira hukukun kendisi yoruma bağlı. olmasaydı, anayasa mahkemeleri olmazdı. (bilim bile üreticilerinin önyargılarından bağımsız değil). yönetimin de hukuki yorumlarında türkiye ortalamasının solunda olduğu belli.

    fakat bu etki abartılıyor. bunun nedeni şunlar:

    1) kalabalığın gürültüsüne karıştıkça, insan aptallaşır. düşünceleri daha siyah-beyaz, daha kaba, daha sığ olur çünkü bireysel sorumluluk duymasına gerek kalmaz. bundan herkes muzdarip ama çoğunluk mensupları daha muzdarip.

    örneğin, bu aralar sözlükteki suriyeli karşıtı söylev çok baskın olduğu için, araya karışıp "bu karakafalılar sokağa sıçıyor, gebersinler" denmesinin bir maliyeti olmaz. kimse sana kanıt sormaz, içeriğindeki mantığı zorlamaz, üslubunu eleştirmez. kanunları epey liberal biçimde yorumlasan bile suç teşkil edecek bir sürü entry var bu yüzden. ama suriyeli göçmen yanlısı bir fikir belirtmek için, benzer zekaya ve bilgiye sahip bir insan (bu detay önemli), daha sofistike biçimde yazmak zorunda. bunu beceremeyenler kabak gibi belli oluyor. o nedenle, taraflar arasında öküz oranı aynı bile olsa, azınlık "öküzleri" daha göze battıklarından onların lehine bir "kayırma" algısı baştan yerleşiyor.

    ***

    2) bu etkiyi düşünürken, sözlükte hangi konuda kim azınlık kim çoğunluk hesabını yapmaya yeltenebiliriz. mesela sözlük profili bir çok konuda türkiye ortalamasının solunda olduğundan, dışarda azınlık olanların, sözlükte destek bulunca sürü psikolojisine kendilerini kaptırmaları normal. dahası, dışardaki bastırılmışlıklarının acısını burada iyice köpürerek çıkarabiliyorlar.

    fakat bu etkilere göre daha baskın olan ve ters yönde bir etki var: sözlük bir vakumda değil, türkiye gerçekliğinin bir alt kümesi. hepimiz buraya gelene kadar türkiye'nin genel dinamikleriyle yoğrulmuş oluyoruz. dolayısıyla düşünce kalıplarımızın gelişiminde, türkiyede hangi konuda neyin çoğunluk görüşünde olduğu daha belirleyici oluyor.

    bu demek değil ki çoğunluk görüşü hep daha aptalca ifade edilir, azınlık görüşünü savunanlar hep daha dikkatli, nüanslı, çokkatmanlıdır. sonuçta tek tek örneklere baktığımızda aile terbiyesi ve iq seviyesi gibi faktörler daha belirleyici oluyor, o yüzden bir sürü sofistike sağcı var. fakat genele yaydığında aile de, iq da bir faktör olmaktan çıkar ve bu çoğunluk etkisi kendini belli eder.

    ***

    3) bu arada eğitim seviyesi ve güncel konularda bilgi sahibi olmak ile sola yatkınlık arasında zaten bir pozitif korelasyon var (nedensellik değil, korelasyon). benim bahsettiğim şey olan "azınlık olmanın söylevi derinleştirmekteki etkisi" ve "kalabalık içinde düşüncelerin sloganlaşması", bu korelasyona ek bir etki.

    ***

    4) türkiye gibi gelişememiş ülkelere has bir durum, bu etkilerin gücünü arttırıyor: sağ cenahın savundukları değerler genelde devletin aleni sponsorluğunda oldukları için (yargı, polis, iktidar onları hep kayırır), onların hayatta kalmaları için sofistike olmalarına gerek yok. herkes için geçerli olan sürü psikolojisinin ötesinde, "bunu böyle söylersem kafaya cop yer miyim, hapse girer miyim, fişlenir miyim" sorgulaması var. süreki bu öz sorgulamayı yapmak zorunda olan birinin düşünce kalıplarıyla, bunu takmayanlarınkinin aynı olmasını beklemeyiz.

    bunu bir doğal seleksiyon mekanizması olarak görüyorum. pek de doğal değil ya neyse. dinsiz, sendikacı, anarşist, kürtçü, "ermenici", feminist, lgbt, dhkpc, pkk, abd, ab gibi nice kısaltmaları, nice kimlikleri savunanların kaba bir söyleve sahip olanları, kamuflajı olmadan dolanan zebralar gibi kolayca avlanıyorlar. aynı entelektüel seviyedeki bir ülkücü ise örneğin, avlanmayı bırak ödüllendiriliyor. tam da o kabalığı ve sığlığı sayesinde kendi hiyerarşisi içinde yükselebiliyor. istisnai durumlar hariç, biraz daha nüanslı oldukları anda "davaya veya lidere bağlılıkları" sorgulanabilir, "felsefe yapma lan!" diye düşünceden önce kuvvete saygı duymaları öğretilebilir.

    (ben bunun sağa özel bir davranış olduğunu düşünmüyorum, sadece sağ baskın olduğu için onlarla ilişkilendirilen bir durum. solun baskın olduğu zaman ve mekanlarda da aynı dinamikler parti -büyük p ile, çünkü bir tane parti var- içinde çalışıyor. tebaa içinde güce tapmak, liderlik içinde de güç zehirlenmesi her yerde yaşanıyor. fakat yine de bence sağ, entelektüel olarak buna zemin oluşturmaya daha yatkın)

    ***

    5) bunlardan bağımsız, asgari bir etki daha var: herkes algıda seçicilik yapıyor değil mi? yani hem şimdi kendine yapılan bir haksızlığa, "karşı tarafa" yapılan haksızlıktan daha fazla ağırlık veriyorsun. hem geçmişe dönüp baktığında ikisini aynı oranda hatırlamıyorsun. hem de gelecekten beklentin mağduriyet oluyor. dolayısıyla kutuplaşmış her konuda, çoğunluk %100 baskın taraf olmadığı ve karşı tarafın fikirlerine maruz kaldığı sürece, kendine haksızlık yapıldığını, yapılageldiğini ve yapılmaya devam edileceğini düşünecektir. çoğunlukla beraber, ortalama algı da bu yöne kayacaktır. bu basit bir aritmetik.

    ***

    6) bütün bunların etkisiyle, yanlılıkları bulunan sözlük yönetimi yerine bugün bir yapay zeka gelse ve %100 adil davransa, pkk gibi özellikle duygu ağırlıklı konularda çoğunluk görüşünü savunanların içinde uçacak olanların oranı, azınlık tarafında uçanların oranından fazla olur. bu da, "azınlığın" kayırıldığı yönündeki algıyı devam ettirir. sözlük yönetimi, bu teorik yapay zekanın "yanlılığı" üzerine ne kadar fazladan yanlı ve bu ne kadar sistematik, bunu düşünmek lazım.

    ***

    konuyu bitirirken, sürekli dualist bir yaklaşım sergilediğimin farkındayım, yani dinci-dinsiz, sol-sağ, pkk-ulusalcı gibi kutuplardan örnek verdim ama gerçekte çoğumuz bu tahteravallilerin uçlarında değil ortalarındayız. sosyal medyanın yankı çemberi, dezenformasyon, duygu sömürüsü, trollük yüzünden bazılarımız uçlara kayıyor, özellikle de kalabalık içinde kayboldukları zamanlarda.

    ben yine de, bireylerin görece dengeli olduklarına inanıyorum. ve sosyal medyadaki kutuplaşmanın veya sığlığın, bireylerin çoğunun kutuplaşmasından ve sığlaşmasından ziyade, kutuplaşmaktan çıkarı olan "profesyonellerin" ve samimiyet-sığlık katsayıları yüksek olanların orantısız biçimde yüksek ses çıkarmalarının bir sonucu olduğuna inanıyorum. buna kanıt olarak, pkk hdp örneğinde, onca olan bitene ve bunların sözlükteki aşırı gürültülü yansımalarına rağmen, çoğunluğun oylarında bir değişiklik olmamasını gösterebiliriz.

    bu genel tespiti nötr biçimde yapıyorum. zira bazen bu inertia (yerinden kımıldamama isteği), oyuna gelmemek olarak görülüp insanı umutlandırıyor, bazen de apolitiklik veya cehalet olarak yorumlanıp insanı deli ediyor.

  • son gelişmeler nedeniyle kafalarda oluşan bazı haklı soru işaretlerini cevaplamak lazım sanıyorum.

    "sözlük yönetimine haksız itham" gibi biraz muğlak bir gerekçeyle bazı yazarların uçurulması eleştirildi. gerçekten de yanlış anlaşılmaya müsait bir gerekçe oldu, "sözlük yönetimine hukuka aykırı itham" olarak düzeltildi. gerçi ‘hukuka aykırı itham’ dahi gerekçeyi tam karşılayamıyor olabilir. bilindiği üzere ‘kel’ demek bile hukuka aykırı olabiliyor fakat sözlük yönetimi olarak konu kendimiz olunca bu hukuk sınırlarını mümkün olan son noktaya kadar zorlamaktayız. normal şartlarda sözlük veya yönetimi hakkındaki ithamlara müdahale edilmesi gibi bir şey hiçbir zaman olmadı. aslı astarı olmayan, hakarete kadar varan bir dolu itham debe'ye dahi girdi. buna en yakın örnek sanırım debe listesine müdahale edildiği iddiaları. biz debe’ye müdahale etmediğimizi biliyoruz, bu itham haksız, algı operasyonu yaptığımız iddiasını desteklediği için hukuka da aykırı, fakat kimseyi bu iddiaları sebebiyle uçurmadık. ayrıca bugüne kadar birbirine taban tabana zıt istisnasız her siyasi partinin maşası olduğumuz ayrı ayrı iddia edildi, akla gelebilecek her türlü haksız ithamla binlerce kere karşılaştık, hakarete uğradık ama ifade özgürlüğü ekşi'yi ekşi yapan yegane şey olduğu için kimseyi uçurmadık. benzerleri bir başkasına, bir başka kuruma vb. yapılsaydı yasalar gereği silmek zorunda kalacağımız binlerce yazıyı, konu kendimiz olunca burada aynen tuttuk. yetkimizi kendi lehimize ve ifade özgürlüğüne zarar verebilecek şekilde kullanmamaya hep özen gösterdik, göstermeye de devam edeceğiz.
    peki kimleri, neden uçurduk? bu sefer farklı olan neydi?

    hatırlarsanız yönetime geldiğimde bir açıklama yapmıştım ve açıklamada "hangi görüşten olursa olsun, kim olursa olsun, sırf fikirleri beğenilmediği için sözlük'ten dışlanmak diye bir şey hiçbir zaman olmadı, olmayacak. ancak yazarların fikirlerinden bağımsız olarak sözlük'ü nasıl kullandıkları, fikirlerini nasıl ifade ettikleri eskisinden daha önemli olacak." demiştim. (bkz: ekşi sözlük/#51126396)

    ifade edilen fikrin kendisi değil, yazarların bu fikri ifade etmek için tercih ettikleri yöntem ve üslup önemli. aynı şekilde ekşi sözlük'ü ne amaçla kullandığınız, ne kattığınız ve ne fayda elde etmeye çalıştığınız da önemli. bundan sonraki değişiklik ve geliştirmelerimizi bunları esas alarak yapacağız.

    ikinci konu nefret söylemi, bu konuda zamanında çok net açıklamalarım olmuştu. vesileyle tekrar hatırlatayım: (bkz: nefret söylemi/@kanzuk) sosyal medya'da nefret söylemi bir türkiye gerçeği, buna müdahale ediyoruz, eksik kaldığımız çok nokta mutlaka oluyordur ama etmeye de devam edeceğiz.

    bu olgular çerçevesinde bakacak olursak;

    yönetime geldiğimden beri bir grup yazarın görüşlerini beğenmediği her türlü yazarı giderek artan bir yoğunlukta baskılama çabasına şahit oluyorum. ekşi sözlük her görüşten insanın kendini baskı altında hissetmeden dilediği gibi kendini ifade edebildiği bir yer. hukuk çerçevesinde buna sadık kalmaya çalışıyoruz zira sözlük'ün dinamizmi böyle sağlanabiliyor. ekşi sözlük hiçbir zaman, hiçbir şekilde -hangi görüşten olduğundan bağımsız olarak- sadece bir görüşün yer aldığı bir ortam olmamalı.

    kendi gibi olmayan herkese nefret saçan, türlü ithamlarla baskılamaya çalışan yazarların amacı ekşi sözlük'ü tek sesli, bir grup yazarın insanları sindirdiği bir ortama dönüştürmekti. istedikleri baskı ortamı oluşmayınca, sırf kendileri gibi düşünmeyen insanlar fikirlerini ifade edebiliyorlar diye ekşi sözlük'ün terör örgütü pkk'yla bağlantılı olduğu yönünde ithamlarda bulunmaya kadar vardırdılar işi. pkk ve türlü çeşit isim altında faaliyet gösteren yan kollarını, şiddete başvuran, şiddet kullanarak isteklerini dayatma gayesi güden bu nevi tüm örgütleri lanetlediğimi belirterek hakkımızdaki haksız, ahlaksız, mesnetsiz ithamları ben kendi adıma cevaplarım ama sözlük yazarlarının maruz kaldıkları baskı ortamının da ortadan kalkması gerekiyordu. amaçladıkları; sözlük yönetimini kara propaganda ile baskı altına almak, korkutmak ve bu sayede elde ettikleri güç ile arzu ettikleri gibi yazmayan herkesi uçurmamız için baskı oluşturma zemini hazırlamaktı. biz arzu ettikleri, kendileri gibi düşünmeyen kişileri uçurmadıkça kara propagandanın dozunu arttırarak isteklerine ulaşmaya çalıştılar. aslında amaçları bize zarar vermekten çok, bizim üzerimizde baskı yaratarak sözlükteki çok sesli yapıyı yok etmekti. ‘sözlük yönetimine hukuka aykırı itham’ bu bağlamda düşünüldüğünde bizi korumaktan çok, farklı düşünceleri korumak üzerine hayata geçirdiğimiz bir uçurma gerekçesi. bir cümle ile bunu ifade edebilmek güç olduğu için bazı yanlış anlamalara sebep olmuş olabilir fakat aslında bu gerekçe; ırkçılığı, nefret söylemini, kara propagandayı, baskı yaratarak farklı düşünceleri sindirmeye çalışmayı, çok sesliliği engellemeyi, sözlüğün ‘ekşi’ kısmını yok etmeye çalışmayı vb. bir cümle ile açıklayamayacağımız bir çok şeyi içinde barındırıyor. ‘nefret söyleminden uçmadılar, sözlüğü eleştirdiler diye uçtular’ eleştirilerini de bu sayede bir nebze cevaplandırdığımı düşünüyorum. sözlükte yazmaya devam eden, sözlüğü ve yönetimi ağır bir biçimde eleştiren binlerce yazarın yazdıkları da bunun en açık kanıtı. bu böyle olmaya da devam edecek.

    özetle; başka yazarları ve yönetimi kendi görüşü dışındakilerin fikirlerini yazmalarını engellemek amacıyla hukuka aykırı ithamlar ve başka yöntemlerle baskı altına almaya çalışan, entryleriyle nefret saçan, fikirlerini ifade etmek için tercih ettiği üslup nedeniyle yazar ve okurlarımızın vicdanını yaralayan, tam anlamıyla bir kötüye kullanım sergileyen, sağlamaya çalıştığımız ortamın varlığını ve sürdürülebilirliğini tehdit eden yazarlar uçurulmuştur, uçurulacaktır.

    uçurulmaları sonrası sosyal medyada takındıkları tavır, kullandıkları dil, savurdukları tehditler, sözlüğü kapattırmaya yönelik kampanyaları, fikirlerini beğenmedikleri yazarları fişleme amacı ile kullandıkları bloglarını açıklamaları ve yaymaları da kararımızın sağlaması olmuş oldu.

    fikrini ifade etmek isteyen herkese kapımız sonuna kadar açık fakat amacı ifade özgürlüğü adı altında aslında herkesin ifade özgürlüğünü yok etmeye yönelik planlı, programlı çalışmalar yapanlara da yaptırım uygulamamamızın iyi niyetle fikirlerini yazmak isteyen yazarlara haksızlık olduğunu düşünüyorum.

    herhangi bir gün debe’ye ya da gündemdeki siyasi bir başlıktaki entrylere bakarak dahi gülünç iddialarda bulundukları anlaşılabilir, kimseyi fikri sebebiyle uçurmadığımız, algı operasyonu yapmadığımız açıkça görülebilir. asıl algı operasyonu yapmaya çalışanların az sayıda bile olsa karşıt görüşe tahammülü olmayan, insanları söylediklerinden çok, kendi istedikleri gibi söylemedikleri için yargılayan bu kişiler olduğu görülebilir.

    (bkz: faşizm konuşma yasağı değil söyleme mecburiyetidir)

    bu kişilere önerim avrupa insan hakları mahkemesi'nin şu değerlendirmelerini okuyup, üzerine düşünmeleri: “ifade özgürlüğü, demokratik toplumun vazgeçilmez temel taşlarından birini, bu toplumun ilerlemesinin ve her insanın gelişmesinin temel şartlarından birini oluşturur. ikinci fıkra hükmü saklı kalmak kaydıyla ifade özgürlüğü, sadece hoşa giden ya da insanları incitmeyen veya önemsenmeyen ‘bilgi’ ve düşünceler için değil, aynı zamanda devleti veya toplumun herhangi bir kesimini inciten, şok eden veya rahatsız eden bilgi ve düşünceler için de geçerlidir. demokratik toplumun olmazsa olmaz koşullarını oluşturan, çoğulculuk, hoşgörü ve açık görüşlülük bunu gerektirir’

    son olarak bir konuda daha açıklama yapmak isterim. troll yazarlar veya nefret söylemi nedeniyle çıkan tartışmalar sayesinde ekşi sözlük'ün trafik ve dolayısıyla gelir sağladığını düşünenler oluyor. aksine, çöp içerikle dolan başlıklar, hiç kimsenin umrunda olmayan konuların gündemi işgal etmesi, nefret fışkıran entryler bize trafik ve gelir kaybettirir. bu kısır tartışmalar ve küfürleşmeler, sözlükte kaliteli yazıların görünürlüğünün azalmasına ve kaliteli içeriğin azalmasına sebep olmakta. bu sorunun aşılması için de elimizden gelen tüm çabayı, ifade özgürlüğünü de korumaya devam ederek gösterdiğimizden kimsenin şüphesi olmasın.

  • dün troll'ün birisi başlık açmış 1.85 cm'den kısa erkeklerin çok kompleksli olması diye. tabii santimetre ve metre ayrımını yapamıyor kendisi. ikinci entry olarak

    "(bkz: ant man)
    (bkz: santimetre)
    (bkz: metre)"

    yazdım. evet bu kadar. sadece üç tane bakınız. entry bugün 25. sıradan debe'ye girmişti. en beğenilen de üçüncü entry'm olmuştu. az önce sildim mevzubahis entry'yi.

    gönlüm elvermedi paragraflarca uzunlukta, bazen kendim için, bazen araştırıp bir yerlerde arşivlemiş olmak için, bazen insanları bilgilendirmek için girdiğim onlarca entry varken bu şuursuz entry'nin profilimde "en beğenilen" sekmesinde yer işgal etmesine.

    bugün ekşi sözlük'ün geldiği noktayı çok net açıklıyor aslında bu. ilgi çekmek için başlık açan şuursuz troller, insanları provoke etmek için başlık açan şuursuz troller, eğlence olsun diye saçma sapan fantezilerini sözlükle paylaşan şuursuz troller ve bu trollere ikinci entry'lerde verilen içi boş ayarlar, espriler, komiklikler, şakalar vs.

    bunları yapınca ve tribünlere oynayınca debe denen saçmalığın bir parçası olup sözlüğün "dış vitrini"nde görünmek çok kolay. sözlükte artık bilginin, araştırmanın, deneyimin ya da "düzgün" yazılmış herhangi bir entry'nin ortalama bir sözlük takipçisi nezdinde değeri yok.

    yazık.